Amerika’da geçirdiğim dokuz aylık süre
zarfında Türkiye’dekinin aksine demleme çay içebilme imkanım olmadı, bu her
Türk insanı kadar benim de hayatımda büyük bir boşluk oluşturdu. Çok geçmeden
bu boşluğun yerini filtre kahve aldı ve soğuk geçen Washington DC günlerimin
favori sıcak içeceği oldu. Zaman içerisinde kahve benim için bir alışkanlıktan
ziyade bir ilgi alanına, bir meşguliyete dönüştü. Zira kahve tarihi, yöreleri,
çeşitleri ve değişik tatları ile geniş bir kültürü ihtiva ediyor. Meraklı ve
öğrenmeye hevesli biri olarak bu kültürü çeşitli yönleriyle öğrenmeye daha da
keyiflisi öğrendiklerimi kendime ve arkadaşlarıma kahve hazırlarken uygulamaya
çalışıyorum. Bu yazıda işte bu kültürün tasnifi olan birinci, ikinci ve üçüncü
nesil kahvecilik üzerinde durmak istiyorum.
1. Nesil Kahvecilik

Birinci nesil kahveciliğe Türkiye’de
ilginç hikayesiyle Kurukahveci Mehmet Efendiyi misal verebiliriz. Hikayesi
kısaca şöyle: 19. Yüzyılın sonlarına kadar kahve çiğ olarak satılıyordu.
Evlerde bu çiğ kahve tavalarda kavurup, el değirmenlerinde öğütüldükten sonra
tüketime hazır hale geliyordu. Mehmet Efendi, babası Hasan Efendiden 1871
yılında devraldığı baharat ve çiğ kahve dükkanında ilk defa kahveyi kavurup
dibeklerde öğüttükten sonra hazır olarak satmaya başladı. İstanbul Tahmis
Sokağını saran taze kavrulmuş kahve kokusu ve müşterilerine sağladığı
kolaylıkla bu kahve dükkanı kısa sürede ünlendi. Hatta Mehmet Efendi sağladığı
bu yenilikten dolayı “Kurukahveci Mehmet Efendi” lakabıyla anılmaya başlandı.
Aile, 1934 yılında soyadı kanunuyla Kurukahveci ismini soyadı olarak aldı.
2. Nesil Kahvecilik
İkinci nesil kahvecilik Starbucks, Peet’s
Coffee and Tea, Lavazza, Gloria Jean’s Coffee gibi kahve zincinlerini ifade
ediyor. İkinci nesil kahvecilikle beraber kahve yöreleri, demleme yöntemleri (French
Press vs.) tüketiciler tarafından öğrenilmeye başlandı. Espresso ve espresso
bazlı kahve türleri (Americano, Cappuccino, Macchiato, Flat White, Latte) popülerlik
kazandı ve günlük hayatın bir parçası haline geldi. Aynı şekilde soğuk
kahveler de ilk kez ikinci nesil kahve dükkanlarında sunulmaya başlandı.
Birinci nesil kahve dükkanlarına göre daha nitelikli ve lezzetli kahveler sunan
ikinci nesil kahveciler kısa sürede çok fazla yeni bayi kazandı. Mesela 1971
yılında Seattle, Washington’da kurulan Starbucks, bugün dünyanın 72 farklı ülkesinde
23 bin farklı lokasyonda çalışıyor. İkinci nesil kahveciğin öncüsü olan
Starbucks aynı zamanda ikinci neslin en büyük temsilcisi. Bence ikinci nesil
kahvecilerin başarısının ardında iki temel neden var. Bunlardan birincisi
kahveyi tüketimden ziyade keyif aracı olarak görmeleri, zaten Arapça kökenli bir
kelime olan kahve de keyif veren içki demektir. İkinci neden ise müşterilerine
kaliteli bir kahve deneyiminin yanında bir sosyal deneyim de sunuyor olmaları.
Bir başka değişle ikinci nesil kahveciler insanlara gerek yalnız gerek
arkadaşları ile hoşça vakit geçirebileceği bir mekanı-atmosferi mümkün kılıyor.
Starbucks, bu meseleye dair misyonunu kendi web sitesinde “İnsanların ev ve iş yerlerinden
sonra 3.adreslerini oluşturmak” şeklinde ifade ediyor. Türkiye’de ise ikinci
nesil kahvecilikte lider yerli marka Gönül Kahvesi, ilk şubesini 2002 yılında İzmir’de
açan Gönül Kahve’sinin bugün Türkiye’de ve yurt dışında 72 şubeye sahip.
Markanın prestij ürünü ise Gönül Harmanı adındaki Türk kahvesi.
3. Nesil Kahvecilik
Terim olarak ilk defa Trish Rothgeb
tarafından 2002 yılında yazdığı bir makalede kullanılan üçüncü nesil kahvecilik,
kahveye aynı şarap veya el yapımı biradaki(craft beer) gibi sanatsal bir
yaklaşım getirmektedir. Nitelikli kahve(Specialty Coffee) hareketinin bir
parçası olarak görebileceğimiz bu akım; kahvenin üretim, kavrulma, demleme ve
sunma aşamalarında genel bir nitelik artışını ve bu aşamaların birbiriyle olan
entegrasyonu ifade ediyor. Söz gelimi üçüncü nesil kahveciler kahve
çekirdeklerini belirledikleri özel bölgelerden direk ithal edip, kendi dükkanlarında
kavurmaktadırlar. Kahvenin kavrulma işlemi, kahvenin karakterini kazandığı
aşamadır ve bu yönüyle çok önemlidir çünkü kahvenin kafein, asidite, tat ve
kıvam unsurları kavrulma işlemiyle net bir çerçeve kazanır. Üçüncü nesil ile
birlikte yeni kahve kavurma teknikleri de ortaya çıkmıştır ve kavurma işlemine
daha deneyimsel bakış açısı gelmiştir. Esasen üçüncü neslin mühim olan alametifarikası
bu durum iken, insanlar demleme ve sunum alanlarında yeniliklere daha çok ilgi
göstermişlerdir. Bu ilginin en çok yoğunlaştığı hususlardan biri de latteart.
Latte ve cuppuccino hazırlarken espresso üzerine yavaşça dökülen köpürtülmüş
süt ile ortaya konan figürler çok hoş bir görüntü oluşturmaktadır. Şahsen cuppuccino
veya latte kahve tercihlerim arasında olmamasına rağmen latteartı gayet estetik
buluyorum. Ama bence latteartı popüler kılan şey kesinlikle sosyal medyadaki
paylaşımlardır. Zira Instagram’da“coffee” etiketiyle yapacağınız bir aramada 10
görselden 7’si latteart içerecektir.

Hulasaten paraflar ile ifade ettiğimiz bu
tasnifi kelimelere indirgeyecek olursak:
birinci
nesil - tüketim
ikinci
nesil – keyif
üçüncü nesil - sanat
vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder